İçeriğe geç

Olgunlar ne demek ?

Olgunlar: Zamanın İçindeki Hikâye

Bir zamanlar, kasabanın biraz dışında, eski bir çiftlik evinde, iki insan yaşardı. Onların adı Ayşe ve Mehmet’ti. İkisi de yaşlanmış, yüzlerinde hayatın izlerini taşıyan, fakat gözlerinde hep bir umut ışığı olan insanlar… Bir sabah, Ayşe kahvaltıyı hazırlarken, Mehmet pencereden dışarıya bakıyor, gökyüzüne dalıyordu. O an, aralarındaki sessizlik, bir hikâyenin başlangıcını müjdeler gibiydi.

Ayşe, yıllardır bu evde Mehmet’le birlikte yaşamanın getirdiği huzuru hissetse de, içindeki bir eksiklik hissi sürekli onunla birlikteydi. Yaşadıkları yılların ona öğrettikleri çok şey vardı. Ama olgunluk, sadece zamanla kazanılacak bir şey miydi? Yoksa, her şeyin bir anlamı olmalı mıydı?

Mehmet, yıllardır aynı düzende hayatını sürdüren bir adamdı. Çözüm odaklıydı, hayatın her sorununa pratik bir çözüm bulmaya çalışırdı. Ayşe’nin içsel huzursuzluğu onu fazlasıyla endişelendiriyordu ama o, sorunu bulup hemen çözmek istiyordu. “Belki de fazla düşünüyorsundur, her şey yolunda,” dedi Mehmet, kafasını kaldırmadan. “Biraz dışarı çıkıp bir şeyler yapalım, belki de bunlar sadece fazla kafa yormanın sonucu.”

Ayşe gülümsedi, ama o gülümsemede bir hüzün vardı. “Bazen sadece çözüm değil, anlayışa da ihtiyacım var, Mehmet. Anlayış ve dinlemek…”

Mehmet bu sözleri duyduğunda bir an duraksadı. Kadınlar, her zaman duygusal derinlikleriyle tanınır. Bir erkeğin mantıklı düşünce yapısı, kadınların içsel dünyasına her zaman tam anlamıyla ulaşamayabilirdi. Mehmet, Ayşe’nin içsel huzursuzluğunu çözmeyi kafaya koymuştu ama bir kadının hissettiklerini anlamanın, sadece bir çözüm önermekten daha fazla şey gerektirdiğini hiç düşünmemişti.

Ayşe, yılların ona kazandırdığı olgunlukla, daha çok empatik bir yaklaşımla dünyayı görüyordu. İnsanlar bazen bir şeyin nedenini değil, nasıl hissettiklerini görmek istiyordu. Mehmet’in çözüm önerileri ona hep mantıklı gelmişti, ama o, daha fazlasını arıyordu; bir anlam, bir bağlantı, bir derinlik.

O sabah, uzun süre sessiz kaldılar. Ayşe, sonunda başını kaldırıp, Mehmet’e döndü ve hafifçe gülümsedi. “Mehmet,” dedi, “zaman içinde, ne kadar büyürsen, o kadar derinleşirsin. İnsanlar bazen olgunlaştıkça daha fazla soruya sahip olurlar. Ama o soruları sormak, bazen cevaplardan daha değerli olabilir.”

Mehmet, Ayşe’nin gözlerindeki derinliği gördü. Şimdiye kadar hayatında çözüm bulmayı hedefleyen bir adamdı. Ama belki de ilk defa, sadece dinlemenin ve anlamanın, çözümlerden daha kıymetli olduğunu fark etti. Ayşe’nin yaşadığı bu içsel huzursuzluk, aslında kendi duygusal olgunluğunun bir yansımasıydı. Zaman, her ikisini de değiştirmişti, fakat Ayşe’nin derin duygusal zekâsı, ona her zaman hayatın zorluklarıyla başa çıkmayı öğretmişti.

Bir süre sonra, Ayşe ve Mehmet dışarı çıktılar. Gölgeye doğru yürürken, Ayşe, “Bazen de sadece var olmak, seninle burada olmak yeterli,” dedi. Mehmet, derin bir nefes aldı ve Ayşe’nin elini tuttu. Olgunluk, bazen en basit anlarda, en derin bağlarda ortaya çıkar.

Ya siz, olgunluk nedir sizin için?

Birinin derin duygusal dünyasına anlayışla yaklaşmak mı, yoksa hayatı mantıklı çözüm yollarıyla mı yaşamak daha önemli?

Hikâyemize dair düşüncelerinizi paylaşın, hep birlikte bu anlam arayışını daha derinlemesine keşfedelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper girişsplash