Bir Kalbin Sessiz Hikâyesi: Kalp Kapakçık Hastalığı Nasıl Olur? Bazı hikâyeler sessiz başlar… Bir sabah uyanır ve göğsünüzde alışılmadık bir ağırlık hissedersiniz. Yorgunluk, nefes darlığı, belki sadece “yaşlandım herhalde” diyerek geçiştirdiğiniz ufak belirtiler. Oysa her şey, yıllardır sabırla atan o kalbin size sessizce seslenmesidir. İşte bu satırlarda sana böyle bir hikâyeyi anlatmak istiyorum… Bir Babayla Bir Kızın Kalp Yolculuğu Elif, çocukluğundan beri babasının kahkahalarıyla büyümüştü. Hayata hep güçlü, çözüm odaklı ve mantıklı yaklaşan babası Ahmet Bey, evin direğiydi. Ne zaman bir sorun çıksa, hemen bir plan yapar, adım adım çözerdi. Fakat son zamanlarda babasının adımlarında bir yavaşlık, merdiven çıkarken aldığı…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Gözyaşı Bezinin Görevi: Biyolojiden Toplumsal Yapıya Akan Duygular Toplumun duygusal haritalarını çözmeye çalışan bir araştırmacı olarak, insan gözyaşını yalnızca bir biyolojik salgı değil, toplumsal bir iletişim biçimi olarak da okumak mümkündür. Gözyaşı bezi, fizyolojik olarak gözün nem dengesini korur; ama sosyolojik açıdan bakıldığında, insanın iç dünyasının dışa yansıyan en eski, en sessiz dilidir. Ağlamak, yalnızca gözyaşı bezinin bir tepkisi değil; toplumsal rollerin, cinsiyet normlarının ve kültürel kodların görünür hale geldiği bir eylemdir. Gözyaşı Bezinin Biyolojik İşlevi Gözyaşı bezi, tıbbi olarak gözün sağlığını korumak için sürekli bir sıvı üretir. Bu sıvı, göz yüzeyini nemlendirir, mikroplardan arındırır ve görme fonksiyonunun sürdürülebilmesini sağlar.…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Bir Dil Yolculuğu: “Gözat mı, Göz At mı?” Bir eğitimci olarak, öğrenmenin en büyüleyici yönünün, sadece bilgi edinmekle kalmayıp düşünme biçimimizi dönüştürmesi olduğunu her zaman savunurum. Öğrenmek, bireyin dünyayı yeniden anlamlandırma çabasıdır. Dil ise bu çabanın en temel aracıdır. Çünkü dil, yalnızca kelimelerden ibaret değildir; o, düşüncenin şekillendiği bir zihinsel evrendir. Bugün bu evrende küçük ama anlamlı bir keşfe çıkıyoruz: “Gözat mı, göz at mı?” hangisi doğrudur, neyi ifade eder, ve bu basit görünen dil tercihi bize eğitim, düşünme ve toplumsal algı hakkında ne söyler? Öğrenme Teorileriyle Dili Anlamak Dil öğrenimi, davranışçı, bilişsel ve yapılandırmacı öğrenme kuramlarının…
Yorum BırakGudulemek Ne Demek? Bir Kelimenin Tarihsel ve Toplumsal İzinde Bir Tarihçinin Samimi Girişi: Geçmişin Yankısı, Bugünün Sözü Tarihi anlamak, yalnızca savaşların, padişahların ya da imparatorlukların hikâyesini bilmek değildir; aynı zamanda kelimelerin izini sürmektir. Çünkü her kelime, bir dönemin ruhunu taşır. Benim için, “gudulemek” kelimesi tam da böyle bir izdir — bir toplumun düşünme biçiminden, üretim tarzına kadar pek çok şeyi sessizce anlatan bir sözcük. Kelimeler, toplumların aynasıdır; onları anlamak, geçmişi bugüne bağlayan görünmez ipleri çözmek gibidir. “Gudulemek” kelimesine baktığımızda da hem dilin hem kültürün hem de tarihsel dönüşümün izlerini buluruz. “Gudulemek” Kelimesinin Kökeni: Tarihin Diliyle Bir İz Sürme “Gudulemek” kelimesi,…
Yorum BırakHaraç Ne İçin Alınır? Gücün, Adaletin ve Geleceğin Eşiğinde Bir Kavram Tarihin tozlu sayfalarında sıkça karşımıza çıkan bir kelime vardır: “haraç.” Kimine göre otoritenin simgesi, kimine göre adaletsizliğin adı. Ama ya gelecekte “haraç” kelimesi sadece geçmişin değil, geleceğin ekonomi ve güç ilişkilerinde de yeniden tanımlanırsa? Bu yazıda haraç kavramına sadece tarihsel değil, geleceğe dönük bir vizyonla bakacağız. Çünkü bazen geçmişin kavramları, geleceğin düzenini anlamak için en güçlü araçtır. Bu yazı, “haraç” kavramının evrimini tartışmak ve geleceğin ekonomik dengelerinde bu kavramın hangi yeni biçimlere dönüşebileceğini birlikte düşünmek isteyen herkes için bir beyin fırtınası alanıdır. Haraç Kavramının Tarihsel Kökleri “Haraç” kelimesi Arapça…
Yorum BırakBayraktar Kaç Ülkeye Satıldı? Bir Ekonomistin Perspektifiyle İhracat ve Etki Analizi Kaynakların kıt olduğu bir dünyada, her karar bir tercih demektir; bir ekonomist olarak ben de bu gerçeği ihracat verilerini incelerken bir kez daha hissediyorum. Bayraktar’ın ihracat performansı üzerine yapılan analizler, sayıların ardındaki stratejik tercihler, riskler ve toplumsal etkiler açısından dikkatlice okunmalı. “Bayraktar kaç ülkeye satıldı?” sorusu, yalnızca savunma sanayi başarısının bir göstergesi değil; aynı zamanda piyasa dinamiklerinin, ulusal çıkarların ve küresel güç dengelerinin kesişim noktasında kuşkuyla bakılması gereken bir olgudur. — Mevcut Veriler: Kaç Ülkeye İhraç Edildi? Bazı kaynaklar, Baykar’ın Bayraktar TB2 SİHA’sını 31 ülkeye, AKINCI TİHA’yı ise 8…
Yorum Bırak2. Sınıf Örüntü Ne Demek? Ekonomik Denge, Seçimler ve Piyasa Mantığı Üzerine Bir Analiz Bir Ekonomistin Gözünden Başlangıç: Sınırlı Kaynaklar, Sonsuz İhtiyaçlar Ekonomi bilimi, insanın en temel gerçeğiyle başlar: kaynaklar sınırlıdır, ancak ihtiyaçlar sonsuzdur. İşte bu sınırlılık, her bireyi, her kurum ve her toplumu bir “örüntü” içinde davranmaya zorlar. Çünkü örüntü, yani tekrar eden ve tahmin edilebilir düzenler, ekonomide hem istikrarın hem de öngörünün temelidir. Peki “2. sınıf örüntü ne demek?” sorusu, sadece bir ilkokul kavramı mıdır, yoksa ekonomik düşüncenin de gizli bir metaforu olabilir mi? Aslında, ilkokulda öğretilen “örüntü” kavramı —örneğin 2, 4, 6, 8 dizisi— ekonomi dünyasında fiyatlar,…
Yorum BırakHava Küre Bitişik mi? Varlığın Görünmez Dokusu Üzerine Felsefi Bir Deneme Bir filozof olarak gökyüzüne baktığımda, yalnızca bulutları ya da atmosferin katmanlarını değil, varlığın sürekliliğini görürüm. “Hava küre bitişik mi?” sorusu ilk bakışta basit bir coğrafi veya fiziksel merak gibi görünür. Oysa bu soru, etikten epistemolojiye, ontolojiden insan varoluşuna kadar uzanan geniş bir düşünsel alanı aydınlatır. Çünkü “bitişiklik” yalnızca maddelerin değil, fikirlerin de birbirine değip değmemesiyle ilgilidir. Epistemolojik Bir Başlangıç: Bilmek Nerede Başlar? Epistemoloji bize şunu sorar: “Bilgimiz nereye kadar uzanır?” Hava küre — ya da atmosfer — dünyayı saran görünmez bir zar gibidir. Biz onu göremeyiz ama onsuz var…
Yorum BırakGöbek Bağı Ne İşe Yarar? Geçmişten Günümüze Yaşamın Sessiz Köprüsü Bir tarihçi olarak her defasında aynı meraka kapılırım: İnsanlık tarihinin en küçük ayrıntılarında bile nasıl büyük anlamlar gizlidir? Göbek bağı da bu gizemli ayrıntılardan biridir. İlk bakışta yalnızca biyolojik bir bağ gibi görünür; anneyle bebeği birbirine bağlayan bir damar yumağı… Oysa geçmişe dönüp baktığımızda, bu ince dokunun insanlık kültüründe, inançlarda ve toplumsal yapıda derin izler bıraktığını görürüz. Göbek bağı yalnızca doğumun değil, yaşamın ve aidiyetin de sembolü olmuştur. Antik Çağlarda Göbek Bağının Anlamı Antik toplumlarda göbek bağı, kutsal bir nesne olarak kabul edilirdi. Eski Mısır’da doğumdan sonra göbek bağı, annenin…
Yorum BırakKızılcık Çorbası Nasıl Yapılır? – Bir Hikâyenin Sıcak Buharında Bugün size sadece bir çorbanın tarifini değil, aynı zamanda bir anıyı, bir yüreği ve biraz da hayatı anlatmak istiyorum. Çünkü bazı tarifler, ölçülerle değil, duygularla yapılır. Ve bazı çorbalar vardır; sadece karnı değil, kalbi de doyurur. İşte Kızılcık Çorbası da tam olarak öyle bir şeydir… Bir Yaz Akşamı Başlayan Hikâye O gün güneş, köyün üstüne pembemsi bir huzur bırakmıştı. Rüzgâr, erik ağaçlarını usulca okşarken, mutfağın içinde iki kişi vardı: Biri, elindeki kepçeyi bir savaş stratejisi gibi tutan Ali; diğeri ise sabırla onu izleyen, gözlerinde geçmişten bir sükûnet taşıyan Zehra. Ali, “Tamam…
Yorum Bırak